26 Şubat 2009 Perşembe

Son 7


Pakette kalan son 7 sigara bitince bir daha sigara içmeyeceğim. Bunu buraya yazıyorum ki ne kadar ciddi olduğum anlaşılsın. Msnde iletime yazınca bi tarafıyla gülerek cevap verenlere sigarayı bırakıncada ben cevap vermiş olacağım. Sigara içmeme günlüğünü tutacağım burda bugün birinci gün bugün ikinci gün falan diye bak o kadar ciddiyim. Ama şunu da belirteyim zorunlu olarak bir ay bilemedin iki ay içmemem gerekiyor doktorun emriyle. Sonrasında başlar mıyım tekrar başlamaz mıyım ona bir söz veremem. Demedi deme sonra.

24 Şubat 2009 Salı

Hala istanbuldayim. Az once biletimi aldim, carsambaya bu kiz evinin yolunu tutar. Guzel b'r hafta sonu gecirdim. Kisaca ozet gecmek gerekirse; cuma gunu joker,dirty ve machine yaptiktan sonra eve sarhos bir vaziyette dondum. Gece guzeldi. Uzun zamandir goremedigim arkadaslarimdan birkacini gordum. Ogrendim ki geceleri taksimden karsiya gecmek o kadarda zor degilmis. Bana nedense zor gibi gozukurdu ama bi dolmusla karsidasin ve trafikte yok.

Cumartesi, yine uzun zamandir gormedigim, ozledigim bir arkadasim geldi eve. Onunla beraber biraz hasret giderip klasik bogusmalarimizi yaptiktan sonra, icip taksime attik kendimizi yine. Jokere gittik. Istanbul'da tanidigim kim varsa nerede ordaydi o gece. Iki masa arasinda gidip geldim surekli olarak. Klasik olarak her masada birkac tane nuri alco vardi. Nuri alco icmeyi seviyorum onu da ozlemisim. Oradan da babylona gectik. Malum parti var diye. Gecen sene ki partiyle alakasi yoktu. Oysa ki gecen sene eglenmestim. Bu senede eglendim ama o benim eglenmeyi istememden kaynakliydi. Bir kere gereksiz kalabalikti, iceri giremeyen arkadaslarimiz oldu. Iceri girenleri de zaman zaman kaybettim zaten. Bi ara sadece birilerini ariyordum o kalabalik icinde. Sikilip gecenin sonunu yine machinede getirdik. Aslinda babylona gitmesekte olurmus ama gitmis bulunduk iste. Sabaha karsi eve geldik yine.

Simdi sislideyim, yarin taksime inip bir bloggerla bulusucam birer kahve icip konusuruz diye dusunuyorum. Zira kendisini cumartesi gunu partide de gordum ama o da o kalabaligin icinde kaybolup gidenler oldu benim icin. Pek fazla konusma firsatimiz olamadi. Yarin telafi ederiz artik diye umuyorum.

Istanbul'a geldigimde gorusmeyi umdugum biri vardi ama bazi bahanelerle gorusemedik. Uzuldum, kim bilir bir daha ne zaman buraya gelirim. Neyse bu da benim istanbul maceramin buyuk bir kisminin ozeti. Belki eve donunce daha fazlasini yazarim belli olmaz. Simdilik hoscakal.

19 Şubat 2009 Perşembe

24

Bugün ilk defa yaşım sorulduğunda 24 dedim. Ama o 24 ağzımdan nasıl zor çıktı bilemezsin.
Doktor soruyor; yaşın kaç? bense; ıhh şey yirmiiiiiüüüdört :/ diyorum. O arada ki üü lerde yirmiüç dememeye çalışırken çıkıyor ağzımdan. Ayh büyüyorum (aslında bana göre yaşlanıyorum) ve ben bunu istemiyorum. 19'uma geri döndürün beni:/


Bilet bulabilirsem akşam otobüse biniyorum. Sabaha Kocaeli'deyim, ordan da akşama doğru İstanbul'a geçeceğim. Evde kös kös oturmaktan o kadar sıkılmıştım ki, bu değişiklik iyi gelecek sanırım, öyle umut ediyorum. Görmeyi isteiğim de birkaç kişi var, umuyorum bu insanlarda bana iyi gelir.

Heyecanlanmam gerekiyor ama daha çok endişeliyim aslında. Kalacak yer problemi çekiyorum. Ama yinede gideceğim, en kötü dayımda kalırım o da artık gece sokağa salmaz beni hahaa. Cumartesi gecesi çıkabileyim de yeter yani umarım yeter.

Neyse ben bilet bulmaya çalışayım, çantamı hazırlayım, birkaç telefon açayım. Bir süre buralarda olmayabilirim blog ama geri döneceğim merak etme. Hadi güzel eğlenceli bir hafta olsun diye dua et gidiyorum ben!

18 Şubat 2009 Çarşamba

Agresif


Üstüme gelmeyin agresifim bu aralar. Regl oldum sinir saçıyorum etrafa. Ben küçükken daha hiç regl olmamışken, etrafımda duyardım hep renkli oldum diyorlar sanardım. Hep düşünürdüm renkli olmak ne demek diye, sonradan öğrendim doğrusunu.

Neyse ne diyordum ben. Ha sinirliyim işte, gerekli gereksiz tepkiler verebiliyorum. Abartı olabiliyor bazen farkındayım. Merak etmeyin birkaç güne düzelirim.


Yarın ufak bir işim var doktorda. Sabahtan gidip onu halledeceğim. Eğer ki doktor ertesi yine gel ya da haftaya pazartesi yine gel demezse, yarın akşamdan otobüse binip istanbula kaçacağım. Cumartesi günü gitmek istediğim bir parti var. Herkesler orada olacak, bende orada olmak istiyorum. Dua edin de gidebileyim.


Dipnot:
Yazıyla alakasız olarak, leyn msn adresi verdik, iletişime geçin benle diye. Niye kimse eklemiyor? Ekleyin döverim ha :D

Dipnot2: Fotoğraftaki çocuğua bayıldım, bayıldım. Sinirli bakışını yerim senin ben bee:D

17 Şubat 2009 Salı




Artık ne doğru düzgün bir mail geliyor, ne de yorum. Zaten izleyen kitleyiciside azalıyor. Sanırım okunmuyorum artık.




Birer birer izleyicilerim beni izlemeyi bırakıyor. Bırakmayın beni bee!! Tabiki böyle demeyeceğim, biz gidene ancak güle güle deriz. Biz kim tabi ki ben ve Toph.

Yorgunum

Kendimde birşeyi farkettim.
İnsanlarla iletişime geçebilmek için, arkadaş olabilmek için inanılmaz çaba gösteriyorum. Nedensiz yani, haklı da haksız da olsam alttan alıyorum.
Kendimi affetirmem gereken bişey olmasada kendimi affetiriyorum.
Neye, kime, neden, bilmeden. İnsanlarda o kadar umarsız ki ben böyle yaptıkça daha çok üstüme geliyorlar sanki.
Ben a dersem be anlayıp ağzıma sıçılıyor. Destek olmaya çalışırken sanki köstek oluyormuşum gibi siktir basılıyor.
Ve ben yinede yanlış anlaşılmaktan ölesiye korktuğumdan dolayı kendimi anlatma çabası içerisine giriyorum inatla.
Yorulmadan sıkılmadan anlatıyorum da anlatıyorum, ama yinede anlaşılamıyorum. İnsanlar çok garip blog.
Herkes bir artiz olmuş, herkes bi ukala, sinir bozucu olmuş. Böyle olmak prim yapar oldu herhalde, benim bilmediğim, duymadığım, yine kendimi birilerine anlatma çabası içerisine girdğimden dolayı göremediğim bir zamanda.
Ya da fosur fosur uyuyordum bu yeni insan şekli ortaya çıktığında ki bilemedim ben.
Bir gün uyandım ve herşey değişti sanki, tanıdığım insanlar gitti yerlerine, sinir bozucu, ukala , umursamaz tavırlı garip varlıklar geldi.
Herkes bir kalp kıran olmuş, özür dilememeyi, ben böleyim yersen demeyi marifet bilmiş insan toplulukları ortaya çıkmış.
Ama dersin "hede hödö noldu şimdi naptım ki ?" "Ben böyleyim şekerim yersen"
"Buyum artık ben hayatın tokadını yedim umursamaz oldum, yeni bir ben yarattım"
"Benim arkadaşım olarak kalacaksan bana katlanacaksın"
"Beni seven böyle sevsin"
Ayh noluyorsunuz be, bir siktirin gidin kendinize gelin!
Bir oturun düşünün napıyorum ben deyin, yoksa etrafınızda kimse bulamıcaksınız.
Zira ben bu tip insanlardan çok yoruldum, yavaş yavaş uzaklaşmayı deniyorum.
Benim bigi bu akım ortaya çıktığında uykuda yakalanan ve bu olaydan bihaber olan insanlar arıyorum, ikili ilişkilerin gerekliliğinin bir tarafın sürekli yapıcı, diğer tarafınsa,
sürekli kırıcı olmadığını bilecek, ona göre davranabilecek insan evladı istiyorum yanımda.
Yordunuz beni be, herkese kendimi açıklmaya çalışmaktan ve inatla anlaşılmak istenmemekten bıktım..!
Anlamıyorsan bas git be hayatımdan aaaaaa!!

Dipnot: Bir konuşma üzerine bunu yazdığım bir gerçek ama konuşmayı yaptığım insanın burda bahsettiklerimden sadece birkaçını üstüne alınabilir, çoğunu değil çünkü genelleme yaptım. Sonra kırılmaca bozuşmaca olmasın lütfen.
Zaten dediğim gibi kendimi anlatmaya çabalamaktan yanlış anlaşılmaktan çok yoruldum.
Sende burda ki yazılanları üstüne alınarak beni daha fazla yorup üzme lütfen.
Tekrar ediyorum genelleme yaptım. Seni anlatmadım.
Sadece seninle yaptığımız konuşmadan aklıma esti yazdım.


Kendime not: Bak görüyor musun yine yanlış anlaşılmalara karşı önlem olarak , açıklama yapmaya giriştin. Vazgeç bu huyundan e be salak.
Ne geliyorsa başına, bu huyundan geliyor!!



Şimdi şöyle birşey oldu geçenlerde. Yeni tanıştığım biri vardı. Yalnız ortada birşey yok yanlış anlaşılmasın. Bu kişiyle gittiğimiz ortak bir mekan var ama hiç karşılaşmamıştık orda. Hep alsancağa indiğimde mesaj atar orda mısın geyiği yapardım. Birkaç kere bu geyik sayesinde aa evet ordayım gelsene hadi falan tarzı ya da dur ortada buluşalım tarzı olaylara girdik. Ritüele döndü sonra bu.

Yine birgün alsancağa gittim ben. Aslında onun alsancakta olmayacağını biliyordum yine de mesaj attım "....'da mısın yoksa bakiyim =)" şeklinde. Cevap geldi "ne o hissettin mi? ama yanlış oldu bu sefer değilim evdeyim çıkmayı düşünmüyorum. Sen nerdesin?" ve bu mesajlaşma devam etti. Sonra ben bi mesaj attım cevap gelmedi. Bir mesaj daha yine cevap gelmedi. O sırada ben ve arkadaşlarımda o sürekli ortak mekana gittik. Ana bir de ne göreyim benim mesajlarıma cevap vermeyen şahıs orda. Şaşırdım baya bi ama gittim selamımı verdim öptüm naber nasılsın faslından sonra biz içeri giriyoruz görüşürüz dedim. Sonrasında o tuvalete giderken bana afiyet olsun demiş ben duymamıştım arkadaşlarım söyledi niye cevap vermedin lan hayvanlık yapma gibilerinden. Neyse biz oturmaya deva ederken onlar içeri girip hesap ödeyip gideceklerdi, görüşürüz dedi bende baktım görüşürüz dedim, gittiler.
Sonra ben eve gittim, telefonda bir mesaj yok, kişi msnde değil vs.. Yani iletişime geçmiyoruz. Bugüne kadar. İletisinden anladığım kadarıyla hastaymış geçmiş olsun diyerek muhabeti başlatan taraf oldum yine. Ama anlattığım olayın üstünden nerdeyse 10 gün falan geçti yani. Ve biz bugüne kadar hiç konuşmadık. Az öncesine kadar. Neymiş efendim arkadaşı aramış da çok ısrar etmiş de o da bi saatliğine gelmiş de falan. İşte bana söylememiş çünkü o zaten az oturucakmış arkadaşlarımın yanından kaldırıp beni 10 dk için yormak istememiş. Fikir buymuş olaya değil fikre bakmalıymışım. Ayrıca o, o gün konuşmaya çalışmış ama ben ona hiç cevap vermemişim en son giderken de görüşürz demiş ben sadece umursamaz bakmışım o saatten sonrada o bana derdini anlatamazmış gerek yokmuş çünkü ben tepkisiz kalmışım onun için olay bitmişmiş. Yeak yaa derler insana. Bir kere ben onu yanlış anlamış olmalıyım o zaman kendini bir anlat doğrusunu bileyim. Ama ben olaya takılıyormuşum ama fikre neden takılmamışım(fikir de beni 10 dk için arkadaşlarımın yanından alıkoymamak adına haber vermemek) ? İyi de güzelim ben fikri biliyor muyum? Bu fikri bana o olaydan olduktan sonrasen söylesen ben havyan mıyım ha tabi der geçerim yanlış anlaşılma olmuş derim kapatırım konuyu. Ama neymiş tepkisiz olduğum için anlatmaya gerek duymamış. En son giderken dedim ki, "sana tepksizi kalmadığımı anlattığım halde hala mı bir özür mahiyetinde gönül almayı haketmiyorum". "Sen kendi açından haklısın ben kendi açımdan haklıyım" dedi ve antibiyotik aldığı için uykusu geldiğinden uyumaya gitti. Ha bir de benim açımdan hiçbir sorun yok dedi.

Ya bana bir söyleyin beklentim yanlış mı? Bir özürü hakketmedim mi ben haksız mıyım? Ortada bir bok yok da ben mi abartıyorum? Hayır empati kurarsam ki aslında kurmama gerek kalmadan bu tarz bi olay başıma geldiğinde kalkıp özür dilemiştim bir yanlış anlaşılma var demiştim ve bu durumu düzeltmeye çalışmıştım. Ama arkadaş hiçbirşey yapmamayı tercih etti ben konuştuğum, ben konuyu açtığım için açıklama gereği duydu. Yoksa yine birşey söylemeyecekti. Çok mu ince düşünüyorum nedir anlamıyorum ki?

Ben onu o cafede görünce, evde olduğunu sandığım anda ve mesajlarıma acaba neden cevap vermiyor diye düşündüğüm anda, onu karşımda görünce şok geçirdim. Affaladım, o andan itibaren düşündüklerim abartısız şunlardı , " hmm benimle görüşmek istemiyor, sanırım birşey yaptım herhalde, lan acaba geçen günkü muhabette ters bişey mi söledim?, yok ya sanmıyorum o zaman tepki verirdi değil mi ama? ee iyide o zaman ne yaptım da böyle yaptı ki şimdi? pff". Böyle paranoyaklaştım ve aslında hiçbirşey yapmadığımı tam 10 gün sonra yine kendi çabalarımla öğreniyorum. Boşuna kafamı patlatmışım. Ama yinede bir özürü haketmemişim ortada öyle bi durum yokmuş. Siz ne düşünüyorsunuz merak ediyorum?

16 Şubat 2009 Pazartesi


Bundan üç gün önce falan evde internete girebilme yetisine sahip iki bilgisayar vardı. Bir masaüstü bir de laptop. Masaüstünü hafta içi annem hafta sonları ise kardeşim ve babam kullanıyordu. Babam genelde hafta sonları evde olduğundan, kardeşiminde hafta içi okul var diye sadece hafta sonu bilgisayara oturma izni olduğundan dolayı, anneme fırsat kalmıyordu. O da genelde benim laptopıma sulanıyordu.

- Toph hadi be getir şu bilgisayarı salona
- ı-ıh Bir saat geçer tekrar
-Tooooph
- He cağnım (odasından çıkarak)
-Hadi be biraz poker oynayacağım ver bilgisayarı

-ı-ıh (kapı kapatılır)

Bu ritüel uzun zamandır sürekli devam ediyordu. Ben bunalıp da "eögh yeter al hadi" diyene kadar bir gün bile şaşmadan devam etti. Ta ki benim odamda duran eski püskü bilgisayarı annemin ısrarlarına dayanamayarak salona kurana kadar. Evet bildiniz kullanılmayan bir üçüncü bilgisayar daha vardı. Evet işi abartmış bulunmaktayız onu da biliyorum. Neyse ben koskoca tülü monitörü olan hayvani eski masaüstü bilgisayarımı( intel celeron 1.1 işlemciye sahiptir kendisi bu ayrıntıyı veriyorum ki pcden anlayanlar ne demek istediğimi anlasın diye) salondaki yemek masasının üstüne kurdum. Bir yanında yemek yiyoruz bilgisayarda diğer köşesinde duruyor öylece. Salonun baş köşesinde yer almakta. Şimdi evde bu durumdan mutlu olan bir tek annem var. Sabah , öğlen , akşam , gece yarılarına kadar ayrılmıyor o baş köşeden. Aslında bu durumdan benimde mutlu olmam lazım, sonuçta laptopıma dokunan eden yok artık. Amma velakin o bilgisayarda hoparlör olmadığından, hanfendi hazretleride ben sessiz poker oynayamıyorum buyurmasından dolayı, güzelim 4+1 imi ellerimle teslim ettim :(( Çok üzülüyorum güzelim dizilerimi kötü bir ses sistemiyle izliyorum.

Olay budur blog. Teknoloji ailemi fena vurdu. Çok fena sardık biz bu internet olayına. Hadi benle kardeşime laf etmemek lazım dijital çağın çocuklarıyız, özellikle de kardeşim. Ama ebeveynlerin bilgisayar kullanımına karşıyım kardeşim. Ben o mouseun nasıl kullanıldığını, o pencerenin ne demek olduğunu, msnin nasıl açıldığını, mailin nasıl atıldığını öğretene kadar kıçım düştü be. Hele bir de virüs olaylarıyla ilgili soruları yok mu deli oluyordum deli. Hala da inatla sorarlar o ayrı. Bir bilgisayar mühendisini, bir yazılım uzmanını falan getir karşılarına onlarda o sorulara cevap veremez. Öyle garip sorular yani.
Aman ben devam edersem bu olaydan müzdaripliğim fazla olduğundan, kendimi tutamayıp çoook uzun bir yazı yazarım ki yine de uzun oldu. Burda kesiyorum efenim. Benden tavsiye evde bilgisayar kullanmayı bilmeyen ebeveynler mevcutsa öyle kalmaya devam etsinler. Aman sakın öğreteyim olaylarına girmeyin, meraklı sorulara kaçamak cevaplar verin. Şimdiki aklım olsa ben öyle yapardım.

14 Şubat 2009 Cumartesi

Ödül


Lolla ve müstesna işler tarafından ödüle layık görülmüşüm çok mutlu oldum. Hep görüyordum yazanları bana kimse ödül mödül vermeyecek herhalde diye düşünmeye başlamıştım ki ödül veren olduğunu görünce duygu seline kapıldım. Kendimi durduramıyorum beni bu ödüle layık gören herkese teşekkürlerimi bir borç bilirim.

Şimdi benimde kurallar dahilinde 7 kişiye dağıtmam gerekiyor bu ödülü. Düşündüm taşındım aslında izlediğim tüm bloglar bence bu ödüle layıklar ama illa sınırlama getirldiği için ödül vermediklerim kırılmasın darılmasın bana :/

Belli bir sırası olmaksızın;

Siminya
Homo Frigidus
Fiktirella
Babegazelle
Ms.Dominatrix
Lasombra
Mellö

adlı sevgili bloggerlara dağıtıyorum ödülleri=)

10 Şubat 2009 Salı

Fringe




Yeni bir dizi keşfettim. Bir blogger sayesinde burdan da teşekkürlerimi sunarım kendisine.

Gelelim yeni dizimize. Fringe, biraz x files tadında bir dizi. Ama x files'dan daha çok mantıklı cevapları var. Şimdilik izlediğim bölümlerde bir uzaylı olayına rastlamadım daha çok insan yapımı olan bilimin sınırlarını zorlayan tuhaf şeyleri konu alıyor.

Konusuna gelince Dr. Walter Bishop, 17 yıl boyunca bir akıl hastanesinde yatmıştır. Sebebi de labratuvarında ki bir asistanın ölümünden sonra kafayı sıyırmasıdır. Dr. Bishop'un çalışmaları genel itibariyle silahlı kuvvetlerin istediği bilimum sınırları zorlayan keşiflerdir. Mesela iletişim için kimsenin bilmediği yeni bir frekans bulmak, büyümeyi hızlandırarak 3 sene içinde 21 yaşında ki gibi biri gibi olan programlanmış askerler yetiştirmek gibi. Ama birçoğu sonuca ulaşmamış bu deneylerini, sanki biri onun hastaneye yatmasından sonra geliştirmiş gibidir. Dr.Bishop'un buluşları deneyleri sonuca ulaştırılmış ve denenmek üzere bütün dünyada tehdit eder bir hale gelmiştir.

Bir de ajanımız var. Ajan Olivia Dunham,bir uçak kazasını araştırırken, kazanın Dr. Bishop'la bir bağlantısı olduğunu düşündüğünden onunla konuşmak ister ne yazık ki sadece aile üyeleri Dr. Bishop'u ziyaret edebilirler. Ajan Dunham'da Bishop'un tek oğlu olan ve dahi diye adlandırılacak bir IQ'ya sahip olan ancak hiç bi işte dikiş tutturamayan Peter Bishop'u bulur onu ikna eder ve Dr. Bishop'u ziyaret eder. Ve bu üçlü bir ekip oluşturmuştur artık. Dr Bishop oğlunun gözetmenliğinde akıl hastanesinden çıkar Harward'da ki eski labratuvarına kavuşur ve bu üçlü gizemli olayları çözmek için maceraya başlar.

Dr. Bishop'u John Noble, ajan Olivia Dunham'ı Anna Torv ve Peter Bishop'u da Joshua Jacson oynuyor. Bu dizinin yıldızı kim bellidir herhalde. Neyse dizi falan seveniniz varsa mutlaka izleyin ben beğendim. Yapımcılarının arasında Lost'un yapımcılarından J.J Abrams'da bulunmakta. Bu da size dipnot olsun.

dipnot: Lolla'ya özel mavi renk kullanmadan yazdım=))

9 Şubat 2009 Pazartesi

Aaa Mim!

Lolla beni birkaç gün önce mimlemişti. Şimdi bakayım teste dedim de aşk ölçer miş testin adı. Sorulara baktım senin burcun onun burcu diye başlıyor. İyide hayatımda bi "O" yok ki benim :/ bende doğal olarak yapmamaya karar verdim. Hayatında bir "O" su olan varsa dürtüklesin beni mimlerim hemen. Lolla'da kusura bakmaz herhalde bu mimi yapamadığım için=))

Ben mi özürlüyüm nedir anlamadım ki? Alt tarafu bi anket koyacaktım şuraya tema nasıl olmuş şeysi diye. Yok anacım olmuyor. Hazırlıyorum ediyorum sorular gözükmii!! Sinirim bozuldu uğraşmayacağım daha fazla. Bu yazıya yorum olarak atarsınız artık temayla ilgili görüşlerinizi. Fazla sert davranmayın bana zira tema olayını yeni kavrıyorum daha :gözlerinikırpıştıranşirinsmileyşeysi:

7 Şubat 2009 Cumartesi

Issız Adam


Film günlerce konuşuldu, ikinci kere vizyona girdi falan, çok iyi eleştiriler aldı. Herkes izlemelisin dedi. Bende de bir durum söz konusu ki birşey çok popüler olunca sinir oluyorum. Popüler olmadan önce izleemeliyim yani. Üstümde ki baskılara daha fazla dayanamayıp izledim filmi bugün. Aslında haftalar öncesinden indirmiştim öylece duruyordu. Bugüne kısmetmiş.

Birkaç bişey söylemek istiyorum ama baştan uyarayım. Filmi beğenenler okumasın bence bu yazıyı. Şu cümleden sonra okumayı bırakın derim ben.

Gelelim film hakkında ki düşüncelerime. En başta böyle zorlama bir oyunculuk görmedim. Kimden bahsediyorum tabi ki ıssız adamımızdan Cemal Hünal'dan yani. Asi dizisinde oynarkende zorlama gelirdi oyuncuğuluğu bu filmde de değişen bişey göremedim ben. Melis Birkan'da eh yani olmuş. Tabi ben bu işin pi'ri değilim oyunculuklarını çok fazla eleştiremem ama ben beğenmedim yani. Senaryoda bişeye benzemiyordu açıkçası. Ortada hiç bir sorun yokken bağlanamama problemleri yüzünden çok sevdiği kadından ayrılan adam. Çok bilindik bir hikaye. Abartılacak bi tarafı yok heryerde bu salaklardan mevcut. Ayrılır sonrada acı çeker ben ne yaptım der. Artistlik yapan, ben buyum kardeşim bağlanamam bir anda girerim hayatına bir anda çıkarım uu çok kuulum öyle kuulum ki kimse benim nedenlerimi anlamaz. Ben böyle geldim böyle giderim. Film başlı başına bundan ibaretti bana göre.

Sonra gelelim ayh şöyle ağladım, ayh böyle duygusaldı diyenlere. Ya bende bir sorun var ya onlarda. Herkes ağlamış filmin sonunda. Ben ağlanacak bişey göremedim. Gördüğüm tek şey gerzek bir adamın ben ne yaptım dediği anlar kızı harcadığı anlardı ki buna da ağlayamam yani. Hergün böyle biten ilişkilere şahit oluyorum öyle olsa hergün ağlardım. Ayrıca ortada da aman aman bir aşk yoktu. Saçma bir tanışma, hızla gelişen bir ilişki ve yine aynı hızla biten bir ilişkiden başka birşey göremedim ben. Öyle derin bir ilişki derin bir aşk hikayesi yoktu. Varmış gibi gösterilse de yememek lazım bunları. Ortada bir bok yoktu yani.

Neyse çok bok attım filme. Eğer filmi beğenip de az önce söylediğim yerde okumayı kesmeyenler varsa kusura bakmayın. Ya bu film çok şey anlatıyordu da ben öküz olduğum için anlamadım, ya da siz çok şey anlattığını varsaymak istediniz ve öyle izlediniz. Bir daha ki sefere hislerime güvenip izlemeyeceğim filmi ve baskılara boyun eğmeyeceğim.

5 Şubat 2009 Perşembe


Ayh bu annem beni öldürücek vallahi bak. Bir haftadır evde bir temizlik muhabeti var ki sorma. Neymiş kadın gelecekmiş de odam berbatmış da toplayacakmışım da bilmem ne. Yani bende mi bir tuhaflık var yoksa annemde mi anlamadım ki?


Bugün temizlikçi gelecek işte, baktım annem dün sandalyeleri siliyor. Napıyorsun sen diyorum temizlik yapıyorum diyo. Alla alla anlamadım yarın temizlemek için eve biri gelmiyor mu zaten? Para vermeyecek misin bunun için? Sen neden kendin başlarsın temizlemeye birgün önceden nasıl bir mantıktır bu? Hayır kendisinin yaptığı yetmiyormuş gibi işte bir haftadır da bana baskı yapıyor odanı topla diye. Dün artık bu baskılara dayanamadım daha fazla gece topladım odamı.
Bugünde evi temizleyen abla kadar yoruldum vallahi. Bütün perdeleri astırdı annem bana :/ Ki perde asmak kadar nefret ettiğim bişey daha yoktur.

Eh be hatun ben ne diyeyim sana yani temizlik yapılcak die ev temizleyen bi sensin herhalde. Yandık ki ne yandık bir ayda bir bu işkence devam edecek bu işkence görünen o. Bana sabır dileyin yahu :/

4 Şubat 2009 Çarşamba

Mozaşist!!



Converse'den cırt cırtlı ayakkabı almıştım geçen ay. Çok beğendim ama tek numarası vardı (öküz gibin ayaklarım var) normalde bi numara küçük giydim denedim hah dedim oldu giyerim ben bunu. Sonra aldım ettim gel gör ki vurdu ayağımı geri götürdüm almadılar elimde kaldı ( salaklık bende tabi).


Bayadır giymiyordum dedim öyle yada böyle giyilip eskitilcek bu ayakkabı illa ki bi yerden sonra alışır ayağım ve dün giydim. Yine vurdu baya bi küçük parmağım su topladı falan. Bugünde parmağımı anneme gösteriyorum bak uf oldu falan diyorum. Kendisi gayet soğuk bi şekilde almayacaktın o zaman giyilip eskitelecek o ayakkabı ben o kadar para verdim falan dedi. Bende işi geyiğe vuracam ya uzatmışım ayağımı anne ya ne güzel ayaklarım değil mi falan diyorum. Kendisi beni benden alan cümleyi patlattı o anda;

-Ne o sende mi enişten gibi ayak mozaşisti oldun!!

Ahahaha yarıldım bir on dakika kadar kendime gelemedim. Ne var be ne dedim mozaşist değil miydi o falan dese de annem beni benden aldı yani. Anlayacağınız üzere kendisi fetişist misin demeye çalışıyor ama gel gör ki mozaşist diyerek bu durumla alakası olmayan mazoşist sözcüğünü dile getirmeye çalışıyor ama o da olamıyor yani.

Ayh yarıldım koptum bi fena oldum annemde olmasa ben ne yaparım kime gülerim=)))

Aaa Mim!

Sevgili Lollacım beni mimlemiş. Hemen bekletmeden soruları cevaplayayım dedim. İlginç bir mim olmuş bana göre neyse kısa kesip sorulara geçiyorum.

1. Paraşütle atlamaya karar verdiniz ve ilk atlayışınızı yapmaya hazırlanıyorsunuz. Yerde sıranızı beklerken yukardan atlayanları seyrediyordunuz... AKlınızdan neler geçiyor?

Allahım benim ne işim var burda sıçtık!! (yükseklik korkum var da )

2. Sıranız geldi ve uçak üçbin metreye yükselirken siz de kendinizi hazırlıyorsunuz. arkanıza hiç bakmadan önünüzde açılan kapıya geliyor ve kendinizi aşağıya bırakıyorsunuz. Aşağıya atlarken ne diye bağırıyorsunuz.

Bir kere en başta ben kendimi aşağı falan bırakamam abi ittiriver sen beni bi yoksa daha çok beklersiniz derim=)) neyse atladıktan sonrada "hassiktir lan kim ikna etti beni bunu yapmayaa öliciiim daha çok gencim beeen aaaaaaaaaaa" diye bağırabilirim=))) Hatta biri ikna ettiyse kesin o anda küfürü yer benden hahaha.

3. Güvenli bir biçimde yere indiniz.Paraşütünüzü toplarken bir eğitmen size doğru geliyor ve birşeyler söylüyor.Eğitmen ne söylüyor.

Kızım sen gelme bir daha buralara deli misin kalpten gidiceksin hadi bakayım görmeyim seni buralarda diyor bence hahahhaa=))

Yükseklik korkusu olan benim gibi bir insandan anca bu kadar çıkıyor cevaplar efenim=) Gelelim kimleri mimleyeceğimize bir kere mim olayını çok seven sevgili ballerina witch, kelebenk, camilla, noir desir ve yazmak isterse elize'ye yolluyorum.Hadi bakalım sıra sizde efenim=))

2 Şubat 2009 Pazartesi



Bir gözlemim var ondan bahsetmek istiyorum. Şimdi şöyle oluyor ki bir kadın bir çok erkeğe aşık olmasına rağmen ya da dolu dizgin ilişkiler yaşamasına rağmen bir gün olurda bir kadınla beraber olursa kısa da sürse farketmez bir sonra ki ilişkisi bir erkekle olunca bocalıyor. Buna bocalamak denir mi tam aslında bilmiyorum ama bir garip oluyor. Sanki duyguları köreliyor eskiden hissettiklerini bir erkeğe hissedemez oluyor. Nedenini bilemiyorum çeşitli nedenler sunulabilir ortaya bununla ilgili. Belki biraz daha gözlem yaparsam bir gün nedenleri üzerinde de durabilirim.


Eminim olduğum bişey var ki çevremde ki herkeste gördüm bunu. En yakın arkadaşım olan insan kötü ayrılıklar sonrası babasının durumları öğrenmesi sonucu çok bunalıp gelen baskılara dayanamayıp hetero olacağım ben be diye uzun zaman boyunca çok beğendiği bir erkekle beraber olmaya başladı. Dayanması bir kaç ay sürdü yapamadı. Olmuyor dedi olduramıyorum dedi. Uzun süre dayanamıyorum dedi. Bu ufak bir örnek daha geçenlerde buna benzer bir diyalogu başka bi arkadaşımla yaşadık ki o en yakın arkadaşıma göre daha az kadınlarla birlikte olmuş hatta hiç biri ciddi bir ilişki değilmiş ama yinede şu an bir erkekle beraber olamadığını söylüyor.

Bilemiyorum şimdi bu yazıya erkeklerden çok tepki gelebilir tahmin ediyorum. Yani yanlış bir gözlemde olabilir genele vurmamak da gerekebilir ki genele vurmuyorum zaten. Çevremde gördüklerim bunlar. Ki aynı şeyleri bende yaşıyorum. Aslında o kadar çok istiyorum ki bir adamla adam gibi doğru düzgün bi ilişkim olsun. Ama olduramıyorum bir türlü yerine oturmayan birşeyler oluyor. Keşke olduruma şansım olsa. Annemlere yeri geldiğinde neden hala bir erkek arkadaşım olmadığını anlatmaya çalışmasam. Çıksam desem ki al işte bak ben bu adamı seviyorum aşığım çok merak ediyordunuz ya buyrun karşınızda desem.

Şimdi bana sen biseksüel değil miydin? diyenleriniz olacaktır. Aslında evet öyle birşey yazdım ama yazmamın sebebi şuydu. Kategorize edilmekten hoşlanmıyorum biri çıkıyor ama sen kadınlarla beraber oluyorsun o zaman gay bi kadınsın diyor ama hayat bu değil mi nerde ne zaman ne olacağı belli olmaz birgün bir adama aşık olurum hatta belki evlenirim olabilir yani? Neyse konu dağılmasın fazla ufak bir gözlemimi paylaşacaktım güya:/ Uzattım da uzattım meseleyi. Bu kadar tamam gidiyorum haydi selametle=))


Ayh yok bu gugıl resmen dalga geçiyor bizimle yahu.! Aile içi ensest ilişki mi arayan dersin gaylerle alakalı mı arayan dersin yaşlısını mı arayan dersin hepsi de benim bloga gelmiş çıldırıciiim.

Ayrıca intörn+blog olarak aratan arkadaşım sürekli beni okuyorsun farkındayım artık sık kullanınlara eklesen de intörn+blog yazarak gelmekten vazgeçmelisin senin iyiliğin için yorulma diye yani=))

Toph blogger olarak aratan insanıda gözlerinden öpüyorum vallahi duygulandım =))

Ha aslında başka aile içi siliş yazan insanı da burdan diyorum ki yanlış yazıyorsun arkadaşım doğrusu k ile olacak ama sen yinede ensest olayına çok takılma yanlış bu işler valla bak sapıkça yani bence:/ Ayh sapık yazdım ya gugıl sapık yazanlarıda şimdi benim siteye yönlendirir kesin.

Ah gugıl yaktın beni be.! Neyse bir gugıl analitiks şeyside böyle işte pilog selametle kal emi canım benim!

1 Şubat 2009 Pazar

Davos'a Dair


Davos'ta ki olaylarla ilgili bir yazı yazmayı düşünüyordum. Sonra
claire de lune adlı bloggerın yazısını okuduktan sonra nerdeyse benim yazmak istediklerimle hemen hemen aynı şeylerin yazılmış olduğunu gördüğümden yazıdan vazgeçtim ve o yazının linkini vermeye karar verdim sizlere.

Biraz geç kaldım biliyorum daha önce yapacaktım bunu ama olmadı. Neyse ben bu yazının neredeyse tamamına katılıyorum efendim. Altına imzamı atarım dercesine. Buyrun buradan okuyun isterseniz sizde.