31 Aralık 2008 Çarşamba



Yılbaşı programım belli oldu. Annemlerle beraber yemeğe bir aile dostumuza gidiyoruz sonra ben eve dönüyorum anneannemle beraber tv de zap yaparak yılbaşına giriyoruz. Muhteşem=))


Ne içsem acaba da kendi kendime sarhoş olsam? Kararsız kaldım. Babamlarla yemekte kesin rakı içeriz de eve gelince rakıdan mı devam etsem şaraptan mı acaba? Neyse spontane olsun karar vermeyim o an canım ne isterse o olsun=))


Burdan benim gibi evinde yılbaşı geçiriceklere selam olsun. Onların da şerefine kadeh kaldırıcam. Dışarda olanlara da iyi eğlenceler diliyorum. Herkese iyi seneler olsun.


29 Aralık 2008 Pazartesi



Mouse kullandığım elim buz kesti. Bundan nefret ediyorum.



Erişemiyorum



Erişemediğiniz insanlar oldu mu hiç? Tanımak istediğiniz ama bir türlü bir noktada konuşamadığınız insanlar. Başkalarından çok şeker bir insandır şöyle iyidir böyle iyidir diye duyduğunuz ama bir türlü iletişm kuramadığınız insanlar.


Ben obsesif bir insanım. Takarım çok fena. Birine taktım şimdi ama bir insanla iletişime geçme konusunda bu kadar başarısız olduğumu hatırlamıyorum. Aynı ortama gireriz konuşmaya çalışırsın konuşmaz, birşey sorarsın geçiştirir. Oysa ki tanımıyorsun beni nedir bu önyargı bir dinle bir konuş. İşin kötüsü de böyle tipler çeker beni. Zor ya, taktım ya, isterse sadece arkadaşım olsun ilerde bir şekilde erişmem lazım. Paranoyakta bi kişiliğim var üstüne üstlük. Kurarımda kurarım kafamda.

Ne desem ne yapsam bilemiyorum. Şimdi online mesela ne yazsam diye yırtınyorum. Genelde bütün geceler aynı oluyor. Naber nasılsın hadi ben yatıyorum iyigecelerden ibaret konuşmalar. Nefret ediyorum bu huyumdan bi siktir et bi rahat bırak bi kasma tanımayıver ne var yani e be salak!

Yakında uykularım falanda kaçarsa şaşırmam. Ama ben ne yapıp edip erişirim kendimi biliyorum. Ha sonrada ben sallamam ama olsun=))


28 Aralık 2008 Pazar

Yılbaşı



İlk defa yılbaşı için hiç bir planım yok. Arkadaşlarım şehir dışına çıktılar zaten buraya döndüğümden beri farkettim ki arkadaşlarımdan eser kalmamış herkes dağılmış bir yere. Olanlar da yılbaşı için gitti.


Güya çalışıcaktım ama olmadı. Uzun bir aradan sonra bir süpriz olmazsa evde yalnız başıma bir yılbaşı geçiricem. Kurulurum tv karşısına artık tv izlerim içkimi içerim çerezimi yerim. Ayaklarımı da uzatırım. Gelen yeni yıl mesajlarını cevaplarım, operatör kilitlendi diye ona küfür ederim. Diğer günlerden pek farkı olmadan bir süre sonra pcden dizi film izlemeye başlar sabahı eder, sabah da yatarım artık.

Ne güzel bir yılbaşı programım var değil mi?




Küçücük çocukların oyuncağı oldum. Esir alındım, tutsak edildim.
Ne isterlerse yaptırdılar, ne istedilerse yaptım.
Sesimi çıkaramadım... Sesimi kaybettim. Kendimi kaybettim..



Gece Gündüz



Sabahladığım günlere geri döndüm. Normalde zaten gecem gündüzüm birbirine girmişti iyice. Şimdi tam sıçtık. Bir saat önce kalktım aptal gibiyim. Bugün benden hayır gelmez hala uykum var. Bir an önce normal bir insan saatinde yatıp sabahda normal insan saatinde kalkmaya başlamalıyım.


Saate bakıyoruz 4:31 bizimkisi hala yok ortalıkta. Hadi hayırlısı umarım bunu alışkanlık haline getirmez. Çünkü gece bu saatlerde dışarıda kalması gereken biri varsa bu ailede o da benim. Bu sadece bir günlük bir feragatti bir daha olmaz=))

...



Canın sıkılınca ara,
Yalnız kalınca mesaj at,
İlgiye hasret kalınca çağır,
İstediğini alamayınca küçük bir çocuk gibi şımar,
Ki zaten küçük bir çocuksun..
Hep boşluktan bunlar,
Şimdiye kadar boşluğumdan iyi faydalandın..
İlgimi iyi kullandın.
Ama küçük çocuk ben yoruldum..
Ben daha kendimi büyütememişken bir de seni hiç büyütemem..
Uğraşamam..


26 Aralık 2008 Cuma

Anlamıyorum!


Bugün yine herzaman ki gibi annemi gezdirmekle görevliydim. Önce teyzeme ordan da bir arkadaşlarının dükkanına gittik. Kadının eşinin de bir dükkanı vardı. Batmış dükkan borçlarla beraber. Bu ailenin geçimini kadıncağınızın küçücük börekçi dükkanı sağlıyor. İcralık olmuşlar satılıyor evleri banka borçlarına karşılık. Bu küçük bir örnek bunun gibi çevremizde çok insanlar var işleri batan icralık olan iflas eden.


Bizim başbakanımz da daha desin kriz bizi vurmadı, teğet geçti, psikolojik diye konuşsun daha. Çok fazla da eleştirel bişeyler yazmak istemiyorum. Malum bu devirde başımıza ne geleceği belli olmaz. Ben anlamıyorum bu oy durumlarınıda kafam basmıyor artık. Geçen seçimlerde her 3 oydan 2 si malum partiye gitti deniliyor. Ya insanlar yalan söylüyor ya da bu işin içinde bi iş var. Kime sorsan o partiye oy vermediğini söylüyor. Eskiden yalan söylüyolar diye düşünüyordum ama şimdi bu son seçim için açıklanan listelerde bi gariplik var. Her gün başka birşey çıkıyor. Dün haberlerde gördüğüm istanbul beylikdüzünde boş araziye hayali apartman dikip 80(emin değilim ama böyle bi rakam) hane yerleştirmişler. Artık bir karışıklık olduğunu düşünmüyorum. Özellikle yapılan şeyler bunlar. Ama böyle patlayacağını düşünmemişlerdi sanırım. Foyaları meydana çıktı. Yine de bizim insanımızın sağı solu belli olmaz. Oyunu onlara atacak çok insan var hala.

Düşünüp duruyorum ama işin içinden çıkamıyorum. Yoruldum kafa patlatmaktan. Nasıl oluyor da bu adamlar başımızda nasıl oluyor da göz yumuluyor bütün bu şeylere? İmf nin kapısını aşındırmaya başladık yine hadi bakalım hayırlısı demekten başka birşey gelmiyor elimden. Bu partinin karşısında duracak doğru düzgün bir muhalefetin olmayışı da beni derinden üzüyor. Kaçasım gidesim geliyor buralardan artık.



İnsanları kırmaktan hoşlanmıyorum. Birşeyi yapmak istemiyorsam istemiyorum diye söyleyemiyorum. Çok salakça ama yapamıyorum kesinlikle. Daha çok bahaneler uyduruyorum.

"Ayh canım ya ben unutmuşum işte şöyle bişey vardı bak nolur kusura bakma" gibi bir bahane olabilir mesela.

Anlamaları lazım bazen insanların.Her çağırdığın yere gelmiyorsam, hep bir bahane buluyorsam, msnde konuşmuyorsam sen bişey yazdın diye kırmamak adına kısa cevaplar verip konuşmayı kısa tutuyorsam bunu yapmak istemiyorum demektir. Ama iyi bir insan olduğum için kırmak istemediğim için direk söyleyerek bunu yapmadan ima ederek orta yol bularak kırmadan halletmeye çalışıyorum.

Yani anlamıyorum biri bana böyle yapıyorsa ki daha birkaç hafta önce başıma geldi. Anlıyorum durumu ve sülük gibi yapışmıyorum kimseye rahat bırakıyorum gelip konuşmak isterse konuşuyorum.

Gece gece asabım bozuldu yani. Neymiş efendim msnde konuşmuyormuşum da engellenenler listesine giricekmişim de ne yapayım yani. Okuldan arkadaşımsın diye her online gördüğümde seni yazmak zorunda mıyım? Ya da yazdığına şu ana kadar cevap vermemek gibi bir kabalık mı yaptım? Hayır kendi şartlarıma göre gayette konuşuyorum bu ne alınganlık canım engelle o zaman bana ne söylüyorsun tehdit ediyorsun beni.

Güya sigara içmeyecektim. Sinirlendim yaktım bi tane aman bee!


25 Aralık 2008 Perşembe

Jülyen



Lasombranın yazısını okuyunca aklıma geldi. Bu yemekteyiz programını annem o kadar çok sevdi ki anlatamam. O kadar ki orda gördüğü paçanga böreğini çok beğendi ertesi gün hemen yaptı. Program bittikten hemen sonra oturulan akşam yemeklerinde "nasıl olmuş yorumlarınız neler kaç puan verdiniz bakalım bana" demeye başladı.


Geçenlerde yine bir konken toplantısına giderken, buzu çözülsün diye çıkardığı et için " kızım bunları buzları çözülünce jülyen kesiver" dedi. Anne sen jülyen nedir bilir miydin demek geldi içimden ama demedim. Biliyorum ki o da yemekteyiz programının annemin dağarcığına kattığı yeni kelime.

Artık tariflerini verirken, denediği yeni bir yemeği anlatırken kullandığı yeni kelimesi bu. "jülyen kesiyoruz onları işte sonra bilmemneyle beraber tencereye atıyoruz" Ah anne ah bir jülyenimiz eksikti o da oldu tam oldu.



Uzun yazı yazmak istemiyorum aslında ama yazdıkça uzuyor. Kendime sinir oluyorum. Daha kısa yazmaya çalışmalıyım. Sıkıcı olmaya başlayacak hatta belkide sıkıcıdır dikkat et! Mazallah okunmaz falan sonra blog olmaz yani.

Bu da böyle kendime bir not olsun. Aklımın bir köşesinde dursun değil mi ama:P

Alakasız ama yazının bi köşesine iliştirmek istedim=)

buyrun=)

Kız yurdu

Yaklaşık 2 sene kadar kız yurdunda kalmışlığım var. Küçük bi yerde okudum, özel yurttan ziyade pansiyon sistemi vardı orda. İkinci senemde milli eğitim zorunlu tuttuğu için özel yurt konumuna geçmişlerdi.

Okula kaydımı yaptırdıktan sonra izmir'e geri döndük annemlerle. Yurda da kaydımı yaptırmıştım nası olsa durmamıza gerek yoktu orda. Bi kaç hafta sonra okulun açılacağı günden bi gün önce gittim o ufak kasabaya. Kaydı yaptırmaya gittiğimde de gözüme ilk çarpan "allahım ben nereye düştüm" dedirten durum her tarafta türbanlılar ve kara çarşaflıların olmasıydı. Yıkılmıştım benim gibi bir izmir kızının yaşayabileceği türden bi yer hiç ama hiç değildi. Hele bide üstüne üstlük deistseniz yandınız. Annemin ilk tepkisi zaten "aman kızım bak sakın bulaşma güzel güzel bitir okulun gel" oldu. Bende sesimi çıkarmadım yapacak bişey yok der gibilerinden kafamı önüme eğdim "çalışmazsan gelip göreceğin üniversite hayatı budur kızım çek şimdi bütün bunları bakalım" dedim içimden kendime.

Neyse yurda geldiğimde öğrendiğim ilk şey okul binasının başka bi yere taşınmasından dolayı bi hafta sonra başlanacakmış bizim kampüste! - ne kadar kampüs denir bilemiyorum- eğitim-öğretim yılına. Dünyam başıma yıkıldı. Oda arkadaşlarımdan biri gelmiş o da benim gibi izmirliydi ama bana pek hitap eden bi kız deildi. Diğer iki oda arkadaşımla tanışmadım onlar daha yakın yerlerde oturduklarından evlerine geri dönmüşler bu haberi alınca. Bende bi hafta orda yalnız başıma ne yaparım diye düşünürken istanbul'a gitmeye karar verdim. Topladım pılımı pırtımı kaçarcasına istanbula gittim.

Gezdim, tozdum, eğlendim içkinin dibine vurdum ve lanet yere geri geldim. Odaya girdim iki yeni yüz izmirli haricinde oda arkadaşlarım onlarmış. Tanıştık ettik nerden geldin nerelisin faslını geçtik, ben sıkıldım sigara içmeye mutfağa kaçtım. Malum ilk sorduğum soruydu şansıma hiç biri sigara kullanmıyordu odada ki tek sigara tiryakisi ben olduğumdan benim bütün yıl geçireceğim mekanın mutfak olacağı çok belliydi artık. Sigaramı içtim geri geldim odaya. Kapıyı bi açtım ki bir de ne göreyim biri yüzünü kıbleye dönmüş secdeye varıyor. Bu manzara karşısında hssktr deyip kapıyı gerisin geriye kapatıp, mutfağa geçip bi sigara daha yaktım. Bu arada odadaki izmirliyi gördüm dedim ne iş? meğersem kızlardan biri türbanlıymış hah dedim benim gibi insana da böyle oda arkadaşı yakışır. Hayır yanlış anlamayın dini bütün insanlarla bi derdim yok aslında şu türban meselesi bu kdr gözümüze sokulmadan önce onlarla da bi derdim yoktu. Ama şimdi insan ister istemez bi garip oluyor.

Ben ki çevremde hiç türbanlı insan görmemişim, öyle bir arkadaşım veya arkadaşımın arkadaşı bile olmamış. Bir anda bir sene boyunca beraber aynı odayı paylaşacağım insanın türbanlı olmasını fazlasıyla garipsedim napacağım ben diye düşündüm. Bu arada odaya o şekilde dalıp öyle bi tepki verince kız gülmüş gülüncede namaz bozulurmuş benim yüzümden baştan kılmış.

Sonradan baya iyi geçindik arkadaşla aslında. Ama o da benim türbanla ilgili fikrimi kanıtladı resmen. Kafasında türban olmasına rağmen, o zmnlar daha tam manasıyla bir sevişme falan yaşamamış benden daha fazla tecrübesi vardı bu konularda. Ki zaten sonradan adı baya bi çıktı okulda. Yapma kızım etme kızım diyordum anlamıyordu. Ulan ne yapıyorsan yap ne kafandakine karışırım ne kimle ne yaptığına ama her önüne gelenlede olmaz ki ama? İşin bir sınırı olmalı sonra kafanda türbanda olsa adın kaşara çıkar. Okul zaten ufak kim kimdir ne değildir biliniyor bu kadar göze batma dimi. Senenin sonlarına doğruda kendinden bi 10 yaş büyük adama tam manasıyla verdi de o da bizde rahatladık=))

Ben bunu mu anlatıcaktım unuttum. Bu da böyle bir anım aslında o yurtta daha neler gördüm bende. Belki ilerde yazarım=)) Hayatınızda hiç bir zaman karşılaşmayacağınızı ortak bi payda da buluşmayacağınızı düşündüğünüz ama varlıklarından haber olduğunuz insanlar vardır ya işte ben hepsini o yurtta o okulda tanıdım. Her ne kadar küfürler ederek gitsemde çoğu zaman şimdi geriye dönüp bakınca ilginç bir deneyim olduğunu düşünüyorum bütün bunların.

24 Aralık 2008 Çarşamba

Kararlar

İzlediğim dizilere ara verildi hep yılbaşından sonra yayınlanacak yeni bölümler. Çok canım sıkılıyor bu yüzden.

Güzel bi filmde gelmiyor aklıma indirebileceğim öyle kaldım ortada anlayacağın.

Yeni yıla yeni kararlarla giricem. bakalım ne kadar arkasında durabileceğim bu kararların. Daha önce hiç bir yılda karar alma taraftarı olmamıştım. Hep spontane yaşadık şu zamana kadar. Ama bi yeter demek bir dur demek lazım artık. Plansız programsız nereye kadar gider yani. Bu şekilde de monoton hayatım en azından bi plana bağlı olarak monoton yaşayayım bari.

Dizilerim de başlasın artık. Planlarım arasında sektirmeden onları izlemek de var ne de olsa=))) Vazgeçmem onlardan euhuehe=))

Son zamanlarda dinlemeye doyamadığım bir parçayı paylaşayım istedim burda.
Buyrun sizde dinleyin.

23 Aralık 2008 Salı


Bugün anneannemdeydik. Küçük kuzenim laptopınıda almış gelmiş. Bide şifresi olmayan bi kablosuz ağ bulmuş ki keyfimize diyecek yoktu=)) En son böyle bi yerlerden kablosuz ağ bulma çalışmalarını yurtta kalıyorken yapmıştım. Sinir bozucu olsada yurdun internet cafesine para vermektense düşe kalka nete girmeye çalışıyordum. Bir de sadece benim odamdan ve benim yatağımın üzerinde çekiyordu, yurt ahalisi içinde benden başka nete kaçak girebilen yoktu.

Konu nerden nereye geldi ben yurdu anlatmıcaktım ki=))


Neyse asıl konumuza dönelim, neden anneannemdeydik? Dayım geldi bugün. Kendisi başka bi şehirde yaşıyor, iş için izmire geliyor. Bir gece kalacakmış. Ma aile toplandık anneanneme, yemek falan yenecek.

Dayım hiç bir zaman büyümeyecek olan adamlardandır. 40'ına merdiven dayadı nerdeyse ama hala hiperaktif küçük çocuklar gibi. Ailenin 3 kızdan sonraki tek erkek çocuğu. Dolayısıyla yaramaz bi çocukmuş küçükken de. Şimdi de o halinden pek bi farkı yok. Gelir gelmez evin içinde koşturmaya başladı. Kendisi sevincini koridorlarda saçma salak koşarak gösterir genelde. Bi kere hiç unutmuorm yurt dışında yaşarken geldiğinde, toplanmışız bizim eve bütün aile, bu da sevindi ya yemek yerken kalkıp masadan uzun koridorda koşup geliyor sonra tekrar yemeğe oturuyor, ağzına iki lokma bişey atıp tekrar bi koşuyor. Normalde olsa insana garip gelir ama dayım olduğu için kimseye garip gelmediğinden çok anormal bi durum yokmuş gibi herkes yemeğini yiyip sohbetine devam ediyordu. Bu arada dayım da öyle ufak tefek bi adam değildir. 190 boy 120 ye yakında kilo var adamda. Arkadan bakınca uzun boylu zayıf önden bakıncada iki tane basketbol topu yutmuş bi adam görüntüsü vardır=))

Ben yine dağıldım sanırım=)) Toparlayabilir miyim bilemiyorum bu yazıyı. Devam edelim bakalım. Sofra hazırlandı herkes yerini aldı yemekler yendi falan. Bir süre sonra çay faslına geçilince dayım hediye getirmeye başladı. Yurt dışına tatile gitmişlerdi yengemle beraber bayramda. Ordan aldıklarını getirmiş. Anneme, teyzeme, küçük teyzeme ve anneanneme birer paket getirdi streç folyoyla iyice sarılmış bi paket. Annemler başladılar açmaya bir de yarışıyorlar kim daha önce açıcak diye falan bi 5 dk kadar streç folyoyu açtılar o kadar uzun sürdü yani. Dedim herhalde bi bok getirmedi bu geyik yapıyor çıkmıcak içinde hiç birşey=)) Sonuna ulaştılar bi şekilde camdan biblolar almış yengem o kadar eziyet onlar için çekildi yani=)) Bu arada bende kameraman edasıyla sürekli kameraya çekiyorum herkesi. Dayım yine bi sağa bi sola koşturuyor seviniyor falan o hayvani cüssesiyle düşüyormuş gibi yapıp gülüyor ıhı ıhı ıhı diye=)) Babamlar eniştem falan eve gittiler bir süre sonra küçük kuzenimle kardeşimde onlarla beraber gitti. Biz anneannem, dayım, annem, teyzem, küçük teyzem, kuzenim ve ben kaldık.

Ne yapalım falan diye düşünürken kumarın genlerimize fazlasıyla işlemiş olmasından mutevellit yanık oynamaya karar verdik. Kumarın genlerine en fazla işlemiş iki aile ferdi olan annem ve dayım parayla oynayalım falan dediler. Ama anneannem kızdı=)) Ben bilmiyorum pek fazla bi kere daha oynamıştım ama yine bu nasıl olucak şimdi açabilir miyim, böyle olur mu gibi sorularla oynamıştım Yine aynı şey oldu. Habire bana geçiriyolar yanıyorum falan ama kuralları söylemediklerinden tam açabilecekken açmıyorum falan sonra biri bitiyor bende kalıyor oyun. Sinirlendim dolayısıyla bana neden tam anlatmıyosunuz yeaa diye bağırdım. Anneannem anneme dönüp; " bu kıza neden öğretmedin sen bu oyunları daha önceden" diye fırça attı. Hahaha olaya bakın annemin fırça yediği duruma bakın kızına neden kumar öğretmiyorsun sen diyor resmen anneannem yarıldım=)) Kumar kimden bulaşmış genlerimize açıklanmış oluyor sanırım böylece. Ailede bu işin piri annem. İki tane ayrı konken grubu var her hafta toplanıp oynarlar. Bir kaçına benie götürme girişimi olmuştu kendisinin. Zaten toplantı bizde olunca kaçarım olmuyor evde kalıp onlar masada oynarken ben hizmet ediyorum onlara çay götürüyorum servis açıyorum falan çilem çok anlayacağınız=)) Ayh yine konudan konuya geçtim.
Sonuç olarak oynadık annemle dayım işin içinde para olmadığı için oyundan zevk alamadılar ve oyunu bıraktılar. Anneannemle dayımıda ana oğul başbaşa bırakıp evlerimize dağıldık. Bol bol güldük yedik içtik evimize geldik. Bir günüm de böyle ailece geçmiş oldu..

22 Aralık 2008 Pazartesi

Dün galatasaray beşiktaş maçını tamamen unutmuştum ki babam hatırlattı.Hemen link aramaya başladım ama nerdeee hepsi takılıyor. Kuzene dedim ya sen nerden izliyorsun diye.
"Kızım atla gel biz ligtvden yalnışlıkla maçı satın aldık sölemeyi unuttum ben sana koş ikinci yarıya yetişirsin" dedi.
O kadar yorgun olan ben kalktım üstümü değiştirdim. Koştura koştura gittim 50. dk da yetiştim maça. Tam o sırada delgado ikinci sarıdan kırmızı kart gördü =) derken bizim 3. gol geldi. Ayağım uğurlu geldi herhalde.
İlk yarının özetlerini izlediğim kadarıyla ve ikinci yarının da tamamını izlediğim kadarıyla iyi oynayan taraf galatasaraydı. Kim ne derse desin iki penaltıda haklıydı. Oturup maçın kritiğini yapmak istemiyorum. Aslında istiyorum da tam izlemedim ondan yapmayacağım=)) Ama Lincoln ve Baros ikilisi muhteşem. Arda desen zaten ayrı bi uçmuş durumda bjknin sol kanadını yıktı geçti valla. Nonda gördüğüm kadarıyla esli performansından uzakta ağır kalmakta ama yinede ona verilen görevi yerine getirmiş gibi gözüküyor. Temennimiz geçen sene ki haline geri dönmesi. Tabi onun işi de zor Baros gibi bi adam varken ona pek şans tanınmıyor.
Sonuç olarak keyifli bir maçtı bence. Hele benim gibi bir galatasarylıysanız değmeyin keyfinize durumu yaşamışsınızdır sizde=)) Bu takımı izlemek bana keyif veriyor. Acaba ikinci devre için ligtv mi alsam acaba hahaa.
Bu da böyle bir futbol postu olsun bakalım..

20 Aralık 2008 Cumartesi

Dün gittim iş görüşmesine sabahın köründe. Kalkmak benim için çok zor oldu yıllardır erken kalkmayan bri olarak. Adam ben acentalarımla görüşüp randevu ayarlayacağım edmek için ayağına çağırmış meğersem. İki dakika bile durmadım. Cv'imi getirdim dedim bende var aslında bayadır da duruyor dedi. Bu ne demek be şimdi? Neyse umrumda değil. Hevesim kaçtı zaten iş güç olaylarından. Bu seneyide böyle bitirip seneye okumaya devam etmeyi planlıyorum.

Eve geldim doğal olarak bi saat içinde falan. Anneminde eski lise arkadaşları kahvaltıya gelmişler. Yine bir günün bir toplaşmanın içinde buldum kendimi. Bir ara annem bana bok atan birşey söyledi hatırlamıyorum şimdi tam olarak. Bende kendimi savunucam ya ama dedim ben 4.sınıfta başlamıştım tek başına sabah kalkıp kahvaltımı yapıp saçımı örüp okula gitmeye dedim. Z. teyze atladı konuş kızım konuş bu gaddar kadının sana neler çektirdiğini arkandayım ben. Gözümün önünde neler yapıyordu sana da bişi dediğimizde sen sus diyordu falan dedi. Allam bi mest oldum biri arka çıkınca o an öpesim geldi Z. teyzeyi yapışıcaktım valla utanmasam kucağına oturup sev beni falan diyecektim=) Annemde güldü baya bu duruma napalım dedi o bizim ilkimizdi bilmiyorduk falan gibi bişeyler geveledi ağzında.

Sonra o lise arkadaşları gitti şu an ki konken grubunda ki bi arkadaşı geldi. Yılbaşı programı yapıyorlar. Nereye gitsek ne yapsak falan diyolar. Annemde organizatör ruhu var ya dur dedi bir otel var ben bi onu arayayım. Neyse aradı falan kadında mail adresinizi verin yılbaşı programını oraya gönderelim demiş. Annemde verdi mail adresini. Bekliyoruz gelen bi mail yok ortada. Sonra dayanamadı bi daha arayacağım ben dedi. Susturdu herkesi aradı bir daha. Bi beş saniye sonra "az önce ben sizi aramıştımda ıı şey alo alo, aaa teleksretermiş be" deyiverince biz koptuk tabi dolayısıyla yerlerdeyiz teyzemle falan birbirimiz döverek falan gülüyoruz o derece yarıldık. Aradan bi on saniye geçti yine susturuyor bizi çalıyor falan diyor. Sustuk bizde bekliyoruz.
"aloo aa şey ben az önce yılbaşı programınız için aramıştım, e evet tamam bağlayın bekliyorum."
" alo ben az önce aramıştımda,ha ne belediye mi?" çat kapattı telefonu. Biz bir daha yarıldık teleksretere konuşmasından daha vahim ne olabilir diye düşünürken otel yerine belediyeyi aramış bir de az önce aradım ya falan diye sinirleniyor ordan oraya bağlıyorlar diye kızıyor. Ah annem ah o saçma iş görüşmesi sonrası ne iyi geldi bu potların bana iyi güldürdün beni, teyzemi arkadaşını. Allahta seni güldürsün emi=) Aklıma geldikçe yarılıyorum hala.

Sonuçta hiç bir otele gitmemeye karar vermişler pahallı gelmiş hepsi. Eee etiniz ne budunuz ne 4-5 yıldızlı otellerin fiyatlarının ne kadar olmasını bekliyorsunuz ki? Eve hapsoldular yine bu yılbaşında da her zaman ki gibi=)) Bende herhalde çalışıcam bu yılbaşında. Daha belli değil ama bir günlük bir iş yapabilirim bilemiyorum.

Dünüm de böyle geçti sevgili blog=))

18 Aralık 2008 Perşembe


Bir ay kadar önce okuldan bir hocamı aramıştım bana iş bulma konusunda yardımcı olsun diye. Tamam demişti izmir'de bizim bölge müdürlüğüne cvini yollayarım dedi. Sonra bir daha haber çıkmadı derken geçen gün arkadaşımı görmüş yolda hoca beni sormuş falan. Neler yapıyor iş buldu mu keşke istanbul'da olsa falan demiş. Beni bi arasın demiş. Ben dedim herhalde istanbul'a gel burda iş var falan diyecek diye triplere girdim. Gitsem mi gitmesem mi acaba öyle bişey olursa diye düşündüm durdum. Kararsız kaldım falan.Yok yani yapamam ben orda elime verecekler üç beş kuruş bi para o parayla ev mi tutucaksın yemek mi yiyeceksin yola mı vereceksin? falan kafam karman çorman oldu. Bi diyorum kızım yaptığın bi bok yok oturuyorsun evde belli bir süre sürünürsün belki ama en azından bişeyler yapmış olursun. Bi diyorum hadi be sen evde ki bu rahatlığı bok bırakırsın sabaha kadar otur öğlene kadar uyu bütün gün yat pc başında dur yok yani yapamazsın sen!

Neyse ben aradım adamı işte hocam dedim iş falan ne oldu bilmem ne dedim. İstanbul'da yapabilcem diyorsan var iş falan dedi ama zor yani dedi ben daha o dakika caydım zaten. Sonra ben işte seni bi bilmem kimle görüştüreyim ama kriz falan olduğundan işe almıyorlarmış kimseyi yinede git bi konuş sonuçta ben izmir piyasasını bilmiyorum en azınadn yardımcı olurlar sana falan dedi. Tamam dedim bende ne diyeceğim. Kapadım falan ama bi kaç haftaya kadar haber beklemiyorum. Az önce aradı beni yarın sabah bilmem nerde ol işte bilmem kim seni bekliyor olacak dedi. Eyvah ki ne eyvah! ne giyeceğim ben be? ne diyeceğim ne yapacağım. Sıçtım iş görüşmelerinde kitlenirim ben. Konuşamam, cvimde boktan zaten yazacak bişeyim olmadığından off yani. Ben bu kadar çabuk bi iş görüşmesi beklemiyordum. Çok hazırlıksız yakalandım yaa!! Erken de yatmam lazım ki erken kalkayım ama bi gram uykum yok üff yaa.


Bende böyleyim işte olsun olsun derim oluncada tutuşurum. Sanki hiç bir zaman olamazmış gibi gelir hep hazırlıksız yakalanırım. Hayır en azından birkaç gün önceden haberim olsa gider bi kaç bi kıyafet alırdım, kaşlarımı aldırırdım allahım orman gibiyim ya=(( sıçtık sabahın köründe bunların hiç birini halledemeyeceğim için öyle paldır küldür gidicez bakalım ne olacak? İlahi bi güç bana yardım eder umarım!


Bugün teyzeme gittik annemle beraber. İşim gücüm yok ya evdeyim ya bütün gün saolsun annemde beni nerde toplantı varsa "hadi beni götürür müsün ben gidemem şimdi" falan diyerek kandırıyor. Evlat olarak sorumluluğumu bilen biri gibi davranmak istediğimden bu tuzağa hep düşüyorum mecburiyetten. Onlarca orta yaş krizine ha girdi girecek kadının arasında bende oturuyorum böylece. Bugün ki muhabbet örgü muhabettiydi. Allam çıldırıcaktım resmen.

"Kızlar bakın yeni birşey öğrendim Derya Baykal'dan sizede göstereyim. Şimdi şişi şurdan şöyle geçiriyorsun sonra bunu alıp şöyle zincir çekiyorsun" diye başlayan cümlelerle geçti günüm. Bide kendilerine kızlar demiyolar mı? Kızı mı kalmış artık be? diye bağırasım gelmedi değil. Arada bide bana öğretmeye kalkıyorlar falan. "Yok teyzecim saol ben istemiyorum anlamam bu işlerden" dedikçe üstüme geldiler. Bir de sen bitirdin mi okulu ee napıyorsun şimdi muhabeti vardı ki bunu yapmaktan nefret ediyorum. Kriz var ya şimdi bizim sektörüde vurdu bulamıyorum iş falan diyorum bu sefer de ee o zaman evlenirsin artık keh keh keh diyorlar. Siz siz olun böyle ortamlara girmeyin benim gibi bu tuzaklara düşmeyin sakın! İçim kıyıldı resmen bayılıcaktım. Yaptığım iş de cabası ah genç kız o yapar muhabetide ayrı bir sorun. Neyse güç bela annemi erken kalkmaya ikna ettimde kendimi eve attım. Canım bilgisayarımın başına geçip aylaklık yapmaya devam ettim oh bee!

Sürekli olarak evde olduğumdan dolayı, yapacak işim gücümün olmamasından dolayı fena halde dizilere sarmış durumdayım. Öyle böyle değil milyon tana dizi izliyorum. Sabahtan akşama kadar dizi indiriyorum. İnmelerini beklemek iğrenç bişey. Hele ki bi kaç bölüm indiriyorsan ve izlemen gereken bölümden öncde diğerleri iniyorsa ama ilk önce izlemen gereken inmiyorsa çıldırıyorum. Bazen o kadar çıldırıyorum ki eh banane be deyip arada ki bölümün inmesini beklemeden onun arkasından geleni izliyorum falan. Çok fena durumlar anlayacağınız. En çok sevdiklerim House M.D, Big Bang Theory, Chuck, Grey's Anatomy.
House inanılmaz bir adam. Takip edeniniz vardır beki. Bir takımı vardır. Bu takımıyla beraber teşhisi konulamamış ilginç hastalara teşhis koymaya çalışırlar. Ama bu süreçte herkesi çıldırtır garip yöntemler kullanır, ukalalık yapar, sinir bozucudur, vicodin olmadan yaşayamaz, günde bir sürü vicodin içer. Hastanenin başhekimi Cuddy'e aşık olduğunu düşünüyorum daha doğrusu düşünmeme gerek yok öyle. Ama hasta ruhlu bi adam olduğu için bir türlü Cuddy'le beraber olmuyolar çıldırıyorum bende. Ulan 5.sezonda dizi hala tık yok kimseyle bi ilişki yaşamıyor adam. Neyse sevdiğim bir dizi House'u canlandıran Hugh Laurie'de İngiliz olmasına rağmen İngiliz aksanıyla değil Amerikan aksanıyla konuşur ve bunu iyi yapıyor adamın hakkını vermek lazım. Tnt'de oynuyor dizi şu anda sanırım birinci sezonda bence bi izleyin derim bu adamı. Diyaloglar süperdir, zekicedir. Pişman olmazsınız bence.
Bir diğer favorim Big Bang Theory. İki tane dahinin, inek diye tabir ettiğimiz tiplerin oturduğu evin karşısına, sarışın aptal(!) bir hatun taşınır. Bu dahilerden biri de buna aşık olur. Dizi böylece başlar. İlk defa izleyecek olanlara derim ki belki bi iki bölümde istediğinizi vermeyebilir dizi ama sonra fena açılıyor. Şu anda 2. sezonda. Bu dizide diyaloglar çok iyidir. İnce espiriler vardır ve bazen anlamak için anlattıkları şeyleri nette araştırma gereği duyduğum bile oluyor. Cnbc-e de yayınlanıyor bu dizide şu anda orda birinci mi ikinci sezon mu bilmiyorum ama izlemelisiniz mutlaka. Uzun zamandır izlediğim en iyi komedilerden biri hatta How I Met Your Mother'ı bile sollayabilir bi süre sonra benim için.
Chuck'a gelirsek. Standford'dan atılmış inek bir tiptir Chuck'ta. Buy More'da çalışmaktadır. Bir gün Standford'daki eski oda arkadaşı onun ordan atılmasına sebep olan Byrce (böyle mi yazılıoyordu emin değilim neyse) Larkin tarafından bilgisayarına şifreli bi e-posta gönderilir. Chuck bunu açar ve işte olan olur. Artık Chuck Amerika'nın bütün devlet sırlarını biliyordur. Beyni bütün sırların saklandığı bilgisayarın yerini almıştır. Artık zorunlu bir ajan olmuştur Chuck Sarah ve Jonh Casey'le beraber ülkeyi kötü adamlardan korurlar. Komedi ve macerayı bir arada arayanlar için çok hoş bir dizi. Ama hikayesi bakımından çok uzun soluklu olacağını düşünmüorm. Yinede belli olmaz tabi şu an 2.sezonda bakalım nereye kadar gidecek.
Grey's Anatomy'e gelince benbu dizinin varlığından epeydir haberdardım ama neden izlememiştim. Geçtiğimiz bi ay içinde bütün sezonları izledim ve şu an yayınlanmakta olan sezona yetiştim. Beğenerek izlediğim bir dizi oldu kendisi. Biliyorsunuzdur Doktorlar diye bir dizi var Show tv'de işte o dizi Grey's Anatomy'nin çakmasıdır Türk versiyounudur. Her zaman ki gibi kendimiz üretemdiğimiz için kopyalıyoruz. Neyse gelelim biz diziye. Amerikan'ın ünlü eğitim hastanelerinden birinde bir cerrahi program vardır bu programa her yıl yeni stajerler(intörnler) alınır. Bunlardan biride Meredith Grey'dir ki annesi çok ünlü bir cerrahtır eskiden. Dizi bu insanın etrafında döner ilk başlarda ama yardımcı karakterlerde çok sağlam bence. Hepsini tek tek ele almak lazım ki ben bunu yapamayacağım sanırım şimdi=) Sonuç itibariyle izlenmeli bu dizide. Türkiye'de fox tvde görmüştüm ben bir kaç kere ama Cnbc-e gibi belli zamanlarda sürekli olarak yayınladıklarını sanmıyorum. İzlemek isteyenler sanırım netten indirmek zorunda kalacaklar.
Bu da böyle bir dizi tanıtım şeysi gibi olsun dedim sabah sabah yazdım işte=))

Bir rüya gördüm bugün. Belki kabus bile denebilir emin değilim şimdi. Saçlarımı boyatmak için kuaföre gidiyorum. Yanımda da iki tane hatun var ama tanımıyorum normalde onları ama rüyamda çok samimiyiz. Giriyoruz kuaföre işte boyatıyorum ben saçlarımı da normalde saçıma daha boya değmemiştir benim neden rüyamda boyattığıma dair bi fikrim yok. Neye çıkıyoruz ordan burda bi kopukluk var hatırlamıyorum şimdi. Sonra tekrar gidiyioruz kuaföre meğersem istediğim gibi olmamış saçım tekrar boyatıcam hangi renk olduğunuda hatırlamıyorum şimdi. Ben saç boyatmaya diye gidiyorum adam saçımı kesiyor. Normalde hiç bi zaman istediğim gibi kesmezler bu başlıo önlerden kesmeye kısacık yapıyor. Anlatıyorum işte şuralar uzun kalsın buraları kısalt falan diyorum bu arada eleman da yavşıyor diğer her kuaför gibi. Neyse ben buna derdimi anlatmaya çalışırken anlımı makasla yarıyor. Yok yok kesmedim canım ufak bi sıyrık oldu diyor ama bildiğin 5-6 dikişlik bi yarık oluşuyor kafamda küfür ediyorum kızıyorum falan ama saçımı kesmeye de devam ediyor adam durmuyor. Diğer tarafta da yanımda hatunlardan birinin saçı boyanıyor diğeri de benim yanımda güya beni sakinleştiriyor falan. Benim elimde de bi ıslak mendil yaranın üstüne koyuyorum kanamayı durdursun diye. Tam adamın boğazına yapışıcam annem uyandırdı. Uyanmak istemedim ama uyandım oysa ki elemanı bi güzel dövücektim ben. Uyandığımda alnım acıyordu. Anneme sölüyorum uyurken kafanı çarpmışsındır keh keh keh diye gülüyor. Acaba ne anlama geliyor böyle bi rüya çok merak ettim. Zira uzun zamandır gördüğüm rüyaları hatırlamıyordum bu uzun zamandan beri ilk oldu.

Neyse bu da böyle bişey işte sabah postu =))

Bi ara yine bi blog yazma girişimim olmuştu ama iki üç şey yazıp sıkılıp bırakmıştım. Yeniden deniyorum yine heveslendim ama eminim bunu da bi kaç yazıyla bırakırım ne de olsa maymun işthalı bi insanım ben. Şu aralar boş gezenin boş kalfası durumundayım. Saat üç buçuk olmuş ben hala sigara üstüne sigara içip pc başında oturmaktayım burdan da anlaşılabilir ne kadar bol zamanımın olduğu herhalde. Fazlasıyla takip ettiğim blog var onlardan özeniyorum hep zaten yazmaya beceremyiorum ben =) bakalım bu blogda ne kadar istikrarlı olabileceğim. Hoş yazıcak pek bişeyde bulamayıp çoğu zaman saçmalayacağımdan da eminim. Neyse şimdilik bu kadar kim olduğumu eğer sıkılmaz da yazmaya devam edersem zamanla öğrenirsiniz sanırım. O zaman ben hoşgeldim ahahah=)