24 Mayıs 2009 Pazar


Şimdi herkes eurovision hakkında atıp tuttu bişeyler yazdı. Birinci olan şarkıyı beğendi ya da beğenmedi, hadisenin performasını eleştirdi 4. lüğe sevindi ya da üzüldü ama ben bunlarla ilgili bişeyden bahsetmeyeceğim eleştirmeyeceğim. Ha merak eden olursa ben norveçin şarkısını beğendim ve birinci olacağını da önceden dile getirmiştim.

Neyse konumuz şu ki 1993 senesinde bi abla belçika adına yarışmaya katılır. Kıyafetini o kadar beğenmezler ki bu ablanın adı altında 1997'den itibaren her yıl kötü kostümlü eurovision yarışmacısına ödül verilmiş.

Bende yeni öğrendim bunu daha önceden bilmiyordum. Şöyle bi bakındım kimler almışlar bu ödülleri diye. Aslında biz varmıyız diye baktım da yokmuşuz şimdilik. Sizlerle de paylaşayım istedim. Fakat oturup tek tek yarışmacıların hangi kostümlerle bu ödülü aldığıyla uğraşmadım fotoğrafları bulmadım. Daha doğrusu biraz baktımda çok uğraşmak lazım fotoğraf bulmak için vazgeçtim. İsteyen youtubedan videolara baksın canım aaa üşengeç insanım ben. Gelmeyin üstüme.

Ödülü alan ülkelere geçmeden önce size Barbara Dex'in videosunu koyuyorum buraya kıyafetine bakın diye aha bak böyle de iyiyim yani.



İzleyemeyenler varsa hala youtube açamayanlar falan bi zahmet ktunnel tarzı sitelerden girip barbara dex 1993 diye aratıversinler.

Gelelim ödülleri alan ülkelere;
1997 malta
1998 almanya

1999 ispanya

2000 belçika

2001 polonya
2002 yunanistan
2003 rusya

2004 romanya
2005 makedonya

2006 portekiz
2007 ukrayna
2008 andorra
2009 macaristan

İşte ödül sahibi ülkeler de bunlardı. Bu sene ki ödülün sahibi macaristanı belki hatırlayamabilirsiniz malumunuz yarı finallerde elenmişler şahsen bende hatırlamıyorum.

Bu eurovision fırtınasında bişey yazmazsam çatlardım. Herkes gibi de eleştirel bişi yazmak istemedim Barbara dex ödüllerini görünce aha hemen yazmalıyım dedim. Dedim mi dedim evet kabul ediyorum. De hayde benden de bu anca bu kadar eurovision yazısı çıkar işte okuyun ya da okumayın çok da fifi caaağğnım.

15 Mayıs 2009 Cuma


1997 yılında bugün bir kaza kurşunu erkenden doğdu. İşte o kaza kurşunu benim kardeşim oluyor. Bugünde hazırlıklar tamam onun doğumunu kutlayacağız.

Bundan 12 yıl önce birgün annemle babamın konuşmalarına kulak misafiri oldum. " bu yaştan sonra olmaz aldıralım bencede" "evet evet gerek yok kız da büyüdü zaten aldır sen" şeklinde gelişen bir konuşmaydı bu. Tabi atladım hemen hayır ben kardeeeeş istiyorum yaağğğğğğ. Aldırmayın onu falan diye. İlk başta takmadılar beni sonra anneannemide bu isteğime katarak baskıyı artırdık annemle babam üzerinde. Ben ağlama silahını kullandım anneannemde büyük olmanın verdiği saygı silahını kullandı. Ve sonuç da başarılı olduk. Ha sorarsan iyi mi yaptım bilemiyorum. Kendi ellerimle saltanatımı zenginliğimi ilgimi baltaladım. Aileye 4. bi ferdin gelmesi tabi bütçe olarak zorladı bizi hala da zorluyor. Düşünmeden edemiyorum zaman zaman acaba doğmasaydı hayatım nasıl şekillenirdi diye maddi açıdan tabi.

Sonuç itibariyle bir kardeşim oldu bundan 12 sene önce bugün. Hemde 8 aylık doğdu sabırsız adam. Bir de demesinler mi 8 aylık doğan çocukların yaşama ihtimali 7 aylık doğanlardan daha düşük diye. Riskli bi aymış 8 ay küveze müveze kondu işte. Elim kadardı kafası kel iki üç tüy saç vardı, parmakları kürdan kadar.. Anlayacağınız çirkin mi çirkin bişeydi. Bu mu benim kardeşim diye bakıyordum.. Şimdi o elim kadar olan çocuk 12 yaşında 170 boyunda bi adam oldu çıktı. Benden uzun nerdeyse be yuh yani. Ayıcık bi tane işte hem enine hem boyuna her yıl daha da uzamaya devam ediyor. Doktorunun sölediğine göre sonu 2 metreye kadar gidicekmiş gibi gözüküyor hayırlısı..

Şimdi hazırlıklar tamam akşama kutlayacağız bu şımarık, haylaz ayıcığın doğum gününü.. Herşeye rağmen arada kızsamda onunla aramdaki yaş farkından dolayı anlaşamasamda tembel olsa da arada sırada o olmasaydı nası olurdu diye düşünsemde, seviyorum keretayı iyi ki var onsuz olmazmış başımın belası o benim. İyi ki doğmuş benim küçük ama büyük kardeşim..

Dipnot: Evet annemler hep aynı dönemlerde çalışmışlar bende kardeşimde boğa burcuyuz ondan belli hahhaa:D



Bu aralar fena canım sıkılıyor. Evden dışarı adımımı atamıyorum. Eve hapsoldum resmen. Şu günler bi geçsin fütursuzca sürtücem sokaklarda.

Bu ara dikey geçiş sınavı başvuruları var onu halletmem lazım ki canımı fena sıkıyor bu durum. Sınava girmek istiyorum evet ama çalışacak götte lazım o da bende yok işte. Her sabah bugün çalışıcam diye kalkıyorum ama yok yani öyle sik gibi oturuyorum bütün gün pc karşısında. Sonra açıköğretim sınavları varmış ilk sınavların sonuçlarıyla beraber nerede sınava gireceğini de yazan bir kağıt göndermişler. Sonuçlar berbat iğrenç üstüne söylencek söz yok. Eh normal ama bir tanesine bile bakmadım. Çalışmadan girdim. Şimdi sınavlar 30 unda mı neymiş o zamana kadar kim çalışacak da kurtaracak bu notları çok yalan yani. Bu da haybeye gitti.

Ayh içim o kadar daralıyor ki hiçbişey yapmadan oturasım var bütün gün. Ya da sokaklarda sürtesim var. Ulan bu yaptığım herşey para için ilerde iyi para kazanalım diye. Bi sayısal tuttursam düğünde para saçar gibi para harcarım ohh mis gibi.. Çalışmaya da gerek kalmaz okula da.. Parayı saçmanın haricinde iyi değerlendirirsen hayatının sonuna kadar idare edebilecek paran olur. İşte okuyucu bütün gün kıçımı büyütüp bunları düşünüyorum. Bunların hayalini kuruyorum. Sayısaldan para çıksa neler yaparım nasıl harcarım diye kafa patlatıyorum. Ha oynuyor musun diye sor o da yok neden çünkü oynayacak para yok ortada hahaha. Ama olsun ben hayalini kurmaya kuruşu kuruşuna nereye harcayacağımı nasıl değerlendireceğimi düşünmeye devam edeceğim.

Evet evet uslanmaz bir hayalperestim ben. Aşk hayatı içinde geçerli bu hayalperestlik tabi aynı zamanda bir tutam uslanmaz romantiklikte mevcut zati muhteremlerinin bünyesinde. Birinden hoşlanırsam, beğenirsem falan hemen başlıyorum hayallere dalmaya şuraya gideriz şunu yaparız. Şöyle romantik bir ortamda açılırım ben ona yok işte o da bun bekliyormuş gibi kollarıma atılır masallardaki kadar mutlu mesut günlerimiz olur. Off off yok ya benden adam olmaz vallahi bak. Boşa kürek sallamayayım ben. Benden olsa olsa başkasına bağımlı yaşayan -özellikle maddi anlamda- bir asalak olur başkada bi bok olmaz.

Hadi bakalım ben hayallerime geri döneyim. Uslanmamaya devam edeyim ütopylarımla başbaşa bırakın beni lütfen. Giderken kapıyıda kapatıverin cereyan yapmasın..

11 Mayıs 2009 Pazartesi


Dün arkadaşım geldi bana hem hasta ziyareti hem doğum günümü kutlama mahiyetinde. Biraz oturduk bende evde oturmaktan sıkıldığım için dedim ki hadi senle iskeleye kadar yürüyeyim.

Neyse konuşa konuşa yürüdük falan. İskelenin orda ki duraklara geldik bi sigara içelim dedik otobüs görünürlerde yok diye. Biz sigaraları bitirdik tam o sırada bunun bineceği otobüs geldi durağa doğru yöneldik bizde. Tam o sırada işte liseden bi arkadaşımı gördüm. Elim ayağıma dolandı bi anda senelerdir görmüyordum. Ama elimin ayağımın dolanmasının sebebi o değildi. O lisede kendimi farketmemde ki en büyük etkendi. Çünkü biz çok yakın arkadaştık lisedeyken. Daha doğrusu ben öyle sanıyordum. Aslında ben ona aşıkmışım sonradan farkettim.Zaten enteresan bi ilişkimiz vardı. Kıskançlıklar kavgalar falan. Onunla olan lisedeki arkadaşlık ilişkim aslında başka bi post konusu olur. Belki yazarım birgün onu da.

Neyse seslendim işte buna beni görünce çok sevindi içten bi sarıldı. O da otobüs bekliyordu. Toph dedi ben telefonunu alayım senin. Tamam dedim vereyim çıkardı telefonu kapalı açıncaya kadar otobüs gidecek dedim sen yaz numaranı buraya. Yazdı ve otobüse bindi ara beni dedi. Numaraya bir baktım ki ben biliyorum bunu. Hemde ezberden.. Lisedeki numarasını kullanıyor hala değiştirmemiş. Ve ben liseden mezun olalı o kadar sene olmasına rağmen bu numarayı ezberden biliyorum..

O otobüse binince bizde arkadaşımla kaldık otobüs sırasında bekliyorduk. Daha önceden ona olan aşkımı anlatmıştım. Dedim hana sana bahsettiğim kız vardı ya liseden o işte buydu. Belli dedi elin ayağına dolandı bi anda ama güzel kızmış dedi. Sonra onu da bindirdim otobüse ve eve doğru gittim.

Bir süre mesajlaştık lisedeki aşkımla. Msn kullanmıyor, feysbuku yok.. İzmirdeyim artık dedi mutlaka görüşelim.. Tamam dedim ben hastayım biraz iyileşeyim hemen arayacağım seni.. Birkaç gün sonra aramayı düşünüyorum ama heyecanlanlıyım. Ayrıca özlemişim de onu çok.. Doğum günümde iyi bi süpriz oldu bu bana..


10 Mayıs 2009 Pazar


Uzun bir post girmeyi planlıyordum aslında. Çocukluğumdan girip bugüne getirecektim yazıyı falan. Ama kasamayacağım kendimi. Yazmak istediklerimi özetlesem de olur sanırım..

Çocukluğum birkaç travmatik olay haricinde(bugün kimsem o olmamın sebebi travmalar) bütüne bakınca güzel, eğlenceli ve sevgi dolu geçti. Başarısız bir çocuk olmadım ama yirmili yaşlara geçişim sancılıydı, sancısız gibi gözüksede dışardan.. Ve başarısızlıklarla dolu oldu hala daha öyledir.

İşte bir yirmili yaşa daha girdim. 24 yaşındayım ve kendimden beklediğim benden beklenen yerde değilim. Hala ailesiyle yaşayan kendi ayakları üstünde duramayan neye elini atarsa kurutan bir insan oldum çıktım.. Eh o zaman doğum günüm kutlu olsun değil mi? İyi ki doğdum mu acaba?

Dipnot: Her sene doğum günü kutlayan insan sayısı azalıyor. Ne acı! Bu seneyse şu ana kadar yüzyüze görüştüğüm arkadaşım olan hiç bir insan kutlamadı..

3 Mayıs 2009 Pazar


Yurtta kaldığım dönemlerde benim biseksüel olduğumu bilen birkaç kişi vardı. Aslında yurda ilk girdiğimde bunu kimseye söylemeyi istemiyordum. Bir süre sonra her gece oturup sabahlara kadar muhabbet ettiğim üç kişiden ikisine söyledim. Onları bana yakın gördüğümden. Diğer üçüncüye söylememin sebebi, ona güvenmediğimdendi. Başkalarına söyler diye düşnüyordum.

Bir gün ben, beni bilen iki kişiden biri ve bu bilmeyen üçüncü kişi yine mutfakta oturmuşuz muhabbet ediyoruz. Katta bizden başka herkes uyuyor. Bizde her zamanki gibi nescafelerimizi sigaralarımızı içip dedikodu yapıyoruz. Üçümüz arasında bir eve çıksak mı seneye muhabbeti dönüyor. Bende eve çıkabilmem için bu üçüncü şahısa biseksüel olduğumu anlatmam gerek diye düşünüyorum. Zira o dönemlerde istanbula çok sık gidip geliyorum ve bir sevgili adayım hatun var. Eve çıkarsam o da bana gelip gider bu durumda da ev arkadaşlarım olacak insanlara söylemem gerekir diye düşünüyorum. Ama ona söylemekte korkutuyordu beni.

Gecenin ilerleyen saatlerinde, muhabbet eşcinsellik üzerine dönmeye başladı. Beni bilen arkadaşım diğerini sıkıştırıyor ki eşcinsellik hakkında ne düşündüğünü öğrenelim ona göre bende son kararımı verip ya söyleyeyim yada söylemeyeyim diye. Baktık ki bizimkisi hoşgörülü hatta meraklı bir de bu konulara söylemekte bi sakınca görmedik.

Yolunu yordamını yaptıktan sonra, ben dedim benim bi sırrım var eğer eve çıkıcaksak bunu bilmen lazım falan. Bu da geyiğe vuruyor " ne lan çift cinsiyetlimisin puhahah" falan diye. En son yine geyiğe vurduğunu sanarak lezbiyenmisin yoksa dedi. Ben de güldüm ona yakın bişey biseksüelim dedim. Bu ana kadar bunu sölediğim insanlarda birçok farklı tepkiler almıştım ama böylesini hiç almamıştım. Masada oturuyorduk, o benim tam karşıma denk geliyordu. Bana baktı ve bluzunu aşağı çekerek göğüslerini gösterip "ne yani sen bunlarıda mı seviyorsun?" dedi. O an şok geçirdim ne yapacağımı bilemedim. Bir an duraksadım. Benimle birlikte diğer arkadaşımda şok geçirdi. Ben kekeleyerek bir evet dedikten sonra bizi bir gülme krizi tuttu. Sonra dedim tamam kapa hadi onları yeter bu kadar şamata..

İşte böyle enteresan bir coming out hikayem vardı.. Sonrasında aynı kız benim lezbiyen bi arkadaşıma alenen de asılmıştı.. Çok meraklı hatundu vesselam. Ama işte güzel değildi sorun orda hahaha.

fotoğraf