2 Mart 2009 Pazartesi

Vicdan Azabı

Ömrümün sonuna kadar bu evden bir yere kıpırdayamayacakmışım gibi bir his var içimde. Çok yakın bir arkadaşımın annesine annemin ms hastası olduğundan bahsettiğimde ve sürekli olarak onu gezdirdiğimi, dışarıya en yakın bir yere bile yalnız göndermediğimi sürekli olarak benim de yanında gittiğimi, çok uzakta bile olsam çağırıp ben bilmemnerdeyim gel beni al toph dese bile koşa koşa gittiğimi sölediğimde bana ; " eğer iş bulmazsan yada okumaya devam etmezsen birkaç seneye kadar annenin özel bakıcısı haline gelir, hayatının sonuna kadar ona bakmak zorunda kalabilirsin" dedi. Bunu bana söyleyeli iki ay olmuştur. Ama hala aklımdan gitmiyor bu cümle.

O günden beri sürekli olarak düşünüyorum. Annem şu anda iyi olabilir kendi işini kendi yapabilecek durumda olabilir ama birkaç sene sonra ne olacağı belli değil, lanet hastalığın tedaviside yok her geçen zaman biraz daha hasar bırakarak geçiyor ve her geçen zaman sonrasında hasta olan kişi biraz daha başkalarına bağımlı hale gelerek yaşamaya devam ediyor. Belkide bunları düşündüğüm için bencil olabilirim bilmiyorum. Kendi hayatımı yaşamak istiyorum ama bir yanımda annene bakmakla yükümlüsün diyor. Kaçıp gitmek istediğim anlar çok oluyor. İzmir'den kaçıp gidip başka bir şehirde yaşamak istiyorum. Ama böyle düşününcede kendimden nefret ediyorum kötü bencil bir evlatmışım gibi geliyor. Anneme ihanet ediyormuşum onu yeterince sevmediğim için ondan kaçmaya çalışıyormuşum gibi geliyor.
Kendimi bildim bileli, hep bir sorumluluğum oldu benim. Yaş farkımızın çok olduğu bir kardeşim var. İlk başlarda sorumluluğum oydu ona bakmaktı, ortaokula giderdim ama anneme yeni teşhis konmuştu hastanedeydi kardeşimle ilgilenirdim. Lisedeyken de, annem ben hastayım moralim yüksek olmalı moduna geçtiğinden evde durmaz o toplantı senin bu toplantı gezerdi, ve ben okuldan eve olabildiğince çabuk dönerdim kardeşimin okuldan dönüş saatine yetişeyim diye. Ben hiç okuldan sonra arkadaşlarımla bir yerlerde rahatça takılamadım. Cep telefonum hep yanımda olurdu ki annem mutlaka arardı eve gel kardeşine bakacaksın derdi. Lise bitti, öss yi kazanamadım. Özellikle ilk sene kazanbilirdim rahat bir şekilde ama şehir dışını kazanırdım hemde istediğim bölüm olurdu. Ama annem net bir biçimde söylemişti. Ya Ankara , İstanbul'daki iyi okullardan biri yada İzmir veya Manisa yazabilirsin. Başka bir yere gitmene izin vermem dedi. Çok istediğim bölümleri kaçırdım bu yüzden. Manisayı yazmayıda kendim istemedim İzmir de zaten tutmuyordu. Anneme kalmıştım yine. Bu arada ehliyetimi almıştım, artık yeni bir sorumluluğum daha vardı, annemin özel şöforlüğünü yapmak. İlk zamanlar araba kullanmak istediğim için sorun olmuyordu. Ama bir süre sonra farkettim ki ne annem ne babam bana arabayı kendi işleri dışında vermiyorlardı (hala da öyledir).

Ha bir de babam var değil mi? Yüz tane şey yazdım babamdan bahsetmedim. O da işi dolayısıyla sürekli olarak şehir dışındadır. Ehliyetide alınca bir anda evin genç kızı olmaktan çıkıp evin erkeği pozisyonuna geldim aslında. Tamir, ağır kaldırma, fatura yatırma, arabayla bir yerden alıp bir yere bırakma vs. gibi işlerin sorumluluğu artık tamamen bendeydi. Bu arada öss yide kazanamıyorum tabi. Her sene puanımı biraz daha düşürdüm. En sonunda iki senelik kazandım ama annemden habersiz yazmıştım. Taa Kocaeli'yi yazdım. İlk sene yazmama izin vermediği okulun artık 4 seneliğine değil de anca 2 seneliğine girer pozisyondaydım ve öyle de oldu. Gittiğim yerde allahın unuttuğu bir yer. Bildiğin köy, her ne kadar ilçe deselerde köydü. Orda iki sene yurtta kaldım, hiç bir zaman karşılaşmam dediğim insanlarla beraber aynı odayı, aynı tuvaleti, aynı mutfağı, aynı katı paylaştım. Ama kendi başımaydım, her ne kadar alışmam uzun sürsede burdaki gibi rahat değilsemde kendimden başka kimsenin sorumluluğu yoktu üstümde. Tek yapmam gereken derslere girmek, ve bana verilen parayla ay sonuna kadar geçinmekti. Ayda iki kere İstanbul'a kaçardım sıkılıp. Kaçamazsamda alırdım içkimi arkadaşımın evine giderdim, mum ışığında şarabımızı içer, muhabet ederdi. Yeri gelir o şiir okurdu, hikaye okurdu, onun sesiyle dinlenirdim huzur dolardım.


Ya şimdi nerdeyim? Evdeyim, annemin dizinin dibinde oturuyorum. Yarın sabah erken kalkıp onu toplantısının olduğu yere götürücem. Sonra toplantı bitene kadar bekleyip eve geri götürücem. Yine eğer canı sıkılırda hadi bir gezelim derse o alışveriş merkezi senin bu alışveriş merkezi benim dolaşacağız. Onun bi elinde bastonu olacak, ben diğer tarafında koluna gireceğim ve tavaf edeceğiz bütün dükkanları. Taa ki o sıkılıncaya kadar. Off içim sıkılıyor. Annemi çok seviyorum ama ben böyle bir hayatım olsun istemiyorum. Haksızlıkmış gibi geliyor bazen. Ama bana olduğu kadar ona da haksızlık. Kime kızsam kime bağırsam bilmiyorum.

Şunları yazdığım için bile ben kötü bir çocuk olabilirm belki bilmiyorum.
Çok büyük çelişkiler içindeyim. Ve arkadaşımın annesinin sesi hala kulaklarımda, ve ben böyle düşündüğüm için vicdan azabı çekiyorum. Elime kaçmak için kaç tane fırsat geçti hep geri teptim, cesaretin yok dediler. Acaba kaçacak kadar cesur değil miyim, yoksa kalacak kadar cesur muyum? Ben bilemedim, sanırım hiç de bilemeyeceğim...

6 yaz bişeyler sende:

gribulut dedi ki...

bence kalıp mücadele edecek, sabredecek kadar cesursun sıkma canını düzelir herşey ama kendinide çok ihmal etme zaman geri gelmiyor

illegalizma dedi ki...

Toph Herşeyi bütün açıklığıyla olduğu gibi yazmışın bu bile gerçekten ne kadar cesaretli ne kadar olgun duruşunu göstermektedir. Bence sen kalacak kadar Cesarete sahipsin hatta çok güçlüsün sadece biraz daha kardeşinin ya da babanı biraz daha sorumlu kılabilirsin kendine zaman bulabilmek ayırabilmek için. Ama buna inanıyorum ki bulundugun bu buhrandan kurtulacaksın.. ve kalacaksın dimdik ve tam olması gerektiği gibi

Toph dedi ki...

İkinizde kal demişsiniz=) ya gitmek istiosam :D neyse teşekkür ederim ikinizede.

Adsız dedi ki...

düşüncelerini duygularını anlatman cesaret işidir. O yüzden tebrik ederim seni. size kaç veya kaçma diyemem. ama Kaçtığın zaman vicdanında senle birlikte olacak o zaman mutlu olamayacağını düşündüm.

sake dedi ki...

bence gitmen daha doğru. gitmesen bile kendine bi hayat yaratman önemli.

evet annen hasta olabilir, evet onun hayatını kolaylaştırmak senin sorumluklarından biri olabilir. ama bu hayatını ona ADAMAN gerektiği anlamına gelmemeli. bilmiyorum annenin ailesinde ona yardım edecek kimse var mı ama, anlaşıldığı kadarıyla sen uzakta okurken de gayet yaşamını sürdürebilmiş ailen.

ayrıca kendin için istediğinde arabayı sana vermemeleri, kafana göre eve geleceğin saati son anda beğenmeyip olay çıkarmaları falan da hiç hoş değil. senin özveri gösterdiğin kadar onların da göstermesi lazım. sorunları olabilir, bunlar için anlayış bekleyebilirler ama aynı şeyi onların da yapması lazım.

anladığım kadarıyla çok ince düşünen bi insansın ama gerektiğinde "hadi len" diyememek seni zor duruma sokabilir. önceliklerine iyi karar vermelisin.

bi de suçluluk duyarak kendini harap etme. senin bi yaşamın var ve bunu istediğin gibi yaşama hakkına sahipsin, korkma, suçluluk gibi şeylere kafa yorma.

ay çok tavsiyeli, bilgeç bi post oldu ama.. neyse artık.

Toph dedi ki...

sake

idare ediyoruz şimdilik. Annem evet bensiz idare edebildi iki sene boyunca ama şimdi çok da rahat tabi bu rahatlığı istio bide sürekli ilerleyen bi hastalığı var öldürmeyen süründüren cinsten falan.. neyse evet kendi hayatım için bişeyler yapmaya karar verdim gidermiyim gitmezmiyim bilmiorm ama bu kadar üstümde hak iddia edemeyecekleri bi hayat için elimden geleni yapıcam..